BİZ SUSALIM YİNE DE






Şimdi susalım...
Belki başımız bulutlara değer ya da kayboluruz yeryüzünde.
Bakarsın ruhumuz daha dingin olur. 
Yalnızlığı uçuşur kırılmış saç uçlarımızın. 
Bakarsın düşü veririz eskimiş bir güneşin sararmış ışınlarından.
Belki bir ışık huzmesi oluruz, sonsuzluğa doğru uzanan.

Kırmızı ışıklarda geçmeyi severiz yine seninle. Arabalar dolusu hakaretler uçuşur insanlığın iki dudağının arasından. Bakarsın varamadığımız şehirlere iki bavul yükleniriz.
Benim bavulumun yükü düşlerimden ağır. Senin ki ise yüreğinden...
Hem belki yüklenirsin benim bavulumu da parmak uçlarına.
Ya da ben yüklenirim senin çıkmaz sokaklarını avuçlarıma.

Şimdi susalım...
Belki delice kuşlarına ulaşır sessizliğimiz. 
Bakarsın sessizliğimizden akasya ve ıhlamur ağaçlarına komşu olur kelimelerimiz.
Kimsesizliğin yalnız yanlarına birer kanat takarız.
Kırlarda rastgele biten dört yapraklı yonca oluruz ve düşeriz huzursuzlukların kuytularına.
Belki birilerinin yüzünde tebessüm olur, aksak sevinçlerden taç yaparız insanlığa.

Şimdi susalım...
Belki yeşil ışıkları es geçeriz ve kırmızı ışığın o soluk boşluğunda bir yer edinir, deli gibi dans ederiz yağmurlar altında. 
Bakarsın dönemediğimiz diyarlardan uçurumlara köprüler kurarız.
Uçmak için uçurumlardan, kendimize birer kanat takarız. 
Benim kanatlarım kırıktır, senin ise yaralı.
İstersek uçmayı kırık ve yaralı kanatlarımızla da öğrenebiliriz.
Hem ne olur ki, deneriz işte şansımızı son bir kez daha. 

Şimdi susalım...
Bakarsın gece tüm yaralarımıza yara bandı olur. 
Yıldızlardan bir harita yaparız karanlığa.
Sancılarımızdan sabah rüzgarları ısmarlarız yorgunluklarımıza.
Belki güneş göz kırpar, mutsuzluğa hüküm giymiş yarınlarımıza.
Hem bakarsın şansımız varsa, bir yağmur tanesi ile anlaşır
usul usul düşeriz toprağın bağrına.
Biraz yağmur oluruz, biraz da yağmur taklidi...
Hem kim bilir belki de toprak tanır kimliğimizi.
Sarar yorgunluklarımızı usulca. 

Şimdi susalım...
Belki de artık sönmüştür hayatın tüm kırmızı ve yeşil ışıkları.
Bir sarı ışığın gölgesinde hazırızdır artık, hayatın kayıp yanlarına.
Bakarsın kaybolduğumuz yollara , yeni adımlar biriktiririz.
Benim adımlarım ağır aksaktır, senin ise aceleci ve telaşlı. 
Hem kim bilir belki benim adımlarımı da yüklenirsin hayatına.
Belki de ben senin yokuşlu yollarını katarım adımlarıma.
Şansımız varsa bir gün adımlarımız rastlaşır bir çıkmaz sokağın köşe başında.
Yine senin adımların aceleci ve telaşlı ama bu sefer benim acılarım yorgun ve tarazlı.

Susalım biz yine de...
Belki şansımız varsa değer başımız bulutlara. 
Eğer bir kelebek bir güncük daha yaşama hakkı kazanabilirse,
dokunur belki kayıp ruhlarımıza.
Belki kuş kanadı düşlerinden köprüler kurarız ayrılığa.
Hem kim bilir belki sanrılardan yol olur, kavuşuruz tüm yolların ıssızlığında.

Susalım biz yine de...
Susalım ve ayak izlerimizden yeni bir yaşam ısmarlayalım 
yaraları dikiş tutmayan acılarımıza.


"Yazının Tüm Hakları Korunmaktadır"
NUR ECER - 9 Nisan 2020