UZAK SEVİNCİM




Uzak sevincim;
Bu sabah da camımın önüne bir tas su koydum, adını fısıldayan kuşlar susuz kalmasın diye.
Baktım ki hüsnü yusuflarım çiçek açmış , parmaklarım gezindi dallarında, oyalandım bir soluk da onun başında.
Her sabah yaptığım gibi gittim köşede ki fırından sıcak ekmek aldım, kokusunu çektim içime. Sıcağı bana gülüşünü hatırlatırken, kokusu hürriyeti hatırlattı yine.
Hürriyet ki sevgilim; bu ülkede sadece kokundur, gülüşün ki ; tüm sınırlarımı kaldırıp özgürlük sunar avuçlarıma.
Hep düşünürüm bu özgürlük şairleri neden sürekli Hürriyet adına soluklanırlar diye. Sonra öğrendim ki hürriyet bir sevginin, bir sevdanın, adına satırlar karalanan bir aşkın gölgesiymiş meğersem bu düzende.
Sonra unutmadım Ayşe teyzenin her gün eksilmeden, eskimeden parlayan o al yanaklarını. Geçerken sokağın emektar kahvehanesinin önünden, tebessüm yolladım Osman amcaya o da hiç unutmadığı baş selamını gönderdi yüreğime.
Güneş yeşil gözlerimi okul defterlerimize karaladığımız düz çizgiler gibi yaparken, aldırmadım bir selamda baharı müjdeleyen güneşe yolladım.
Apartmandan içeri girdiğimde üst komşum Nergis ablanın ufaklıklara kızarttığı ekmek kokusu bile seni  yazdı yüreğime.
En sevdiğim kupa bardağa dökerken çayı, dumanında adını sayıkladım belki on kere, belkide yüz kere.
İzlerken menteşesi soyulmuş camın pervazından, uzaklarda ki hayalini kurduğum denizi, çayımdan aldığım her yudumda seni kazıdım yüreğime.
Yüreğim ki yüreğine bir kucak dolusu özlemlerle doluyken, yine de dedim; yine de uzak sevincim özlem bile en güzel senin yüreğine.
Hayır bugün pazar değil! bugün haftanın son günü Cuma, senin akşam yedi dolmuşuyla dönüşlerini beklediğim gün. Gün ışıklarının kayboluşu gibi gelişlerin yitirilmiş olsa da, ben yine de bu akşam da, bu cuma da bekleyeceğim balkonda köşe başından sokağa senden önce o muntazam gölgenin gelişlerini.
Seni beklerken yüzü eskimeye durmuş şu yeşil koltukta kıvrılıp uyuklamalarım da, koltuğun yüzü gibi eskimiş olsa da, benim güzel uzak sevincim; seni sevmelerim hala aynı renk tonunda.
Seni düşünürken zamanın nasıl yok oluşunu anlayamıyorum kusura bakma. Ben seni severken de zamansızlık yaşıyorum, anarken de zamansızlığın kuytularında.
Ah! anımsamak dedim iki gözümün çiçeği, seni unutmak mümkün mü ki anımsamaya ihtiyaç duysun yüreğim, aklım, fikrim ve zihnim.
Bak! akşam oldu yine; birazdan birer birer yanacak kırk yamalı bu sokağın, farklı acılar ile dolu olan evlerinin lambaları. Ben mi? ben yakmayacağım lambayı, böyle sessiz sedasız bekleyeceğim, senin o yüreğime bayram sevinci yaşatan varışlarını.
Bekleyeceğim diyorum sevdiğim! yamalı acım, zamansız sancım; biliyorum yine gelmeyeceksin. Ben bir günü daha gözümü kırpmaksızın tüketeceğim bu camın ardında, ama tek gün mü tükenecek? Ve biliyorum ki tükenen gün ile beraber bende bitip tükeneceğim...
Olsun uzak sevincim; sen uzun kirpikli bir dev edasıyla delip deşerken yüreğimi, ben her yeni günde bana bahşedilen yeni nefes ile usanmadan, arsızca bekleyeceğim yine menteşesi soyulmuş bu eski camın ardında.
Gidişlerine türküler tutturduğum gibi, gelişlerine de şiirler biriktireceğim.
Özgürlük diyeceğim! bu ülkede özgürlük; bir sevdayı eskitmeden yenilemektir doğan gün ile. Sonra hürriyet diye bir ömrü feda eden şairlere, o güzel insanlara seni anlatacağım bir hürriyet meşalesi de ben yakacağım bağrımda sen! diye...

yazının tüm hakları korunmaktadır.