YAĞMUR YAĞIYORDU KENTLERE


Yağmur yağıyordu kentlere ve insan tüm yanları ile yalnızca yürüyordu takâtsiz yüreği ile, yorgun düşlerinin kaldırımlarına, yorgun adımlarıyla gölge düşürürcesine.
Kaç defa çalmıştı umudun kapısını ve kaç kez aşkın pencere diplerinde beklemişti saymamış, sayamamıştı.
Dilinde yarım bir hakâret ile sayıp sövmüştü arsızlığına, kentin sessizliğine, biraz da pare pare tükenişine.
Yağmur yağıyordu kentlere ve tüm yüzler tek bir gölge, tüm gölgeler tek bir yüz oluveriyordu birdenbire.
Soğukluk sarıyordu yürekleri, öyle bir sarıyordu ki, sanki orayı mesken bellemişçesine.
Ürperiyordu insanlığın tüm soğuk yanları, bir fırtına çıkmış da ne var yoksa talan etmiş gibi ürperiyordu insanlığın tüm soğuk yanları.

Susuyordu insan; tüm kelimeler, sözler kendini terk ediyordu ve insan sadece susuyordu.
Öyle denmemiş miydi bir peygamberî kelâmda "susan kurtulur" belki de insan bu mucizevi muştunun yolunu gözlercesine susuyordu. Tüm seslere, harflere asma kilitler vurup uzun soluksuz bir dille susuyordu insan sessizce.
Kervanlar göçüyordu insanın yüreğinden, her bir kâfile gecenin karanlığından daha kararmış gözler ile bakıyordu kendisine.

Bir ateş yanıyordu kafilelerin ortasında. San ki o ateş insanın derininde, tam içresinde hüküm sürüyordu tüm korlaşmış hâliyle.
Çöller arşınlıyordu insanın yüreği. Her kum tanesinde yokluğu fısıldanıyordu benliğine. O fısıldayışlar benliğini tarumâr edip kimsesizliğine ulaşıyor ve orada saltanat kuruyordu sebepsizce.
Gidiyordu insan; aşina bellediği yerlerden bilmediği kentlere ve ülkelere. Ardına bakmaksızın gidiyordu her adımında ömürden düşercesine.
Yağmur yağıyordu insanlığın üzerine...Tüm kirleri toprağa karışıyordu yalnızlığın. İnsanlık ıslanırken, göz yaşları temizleniyordu her bir damlanın yeryüzü ile birleşmesinde.

Yağmur yağıyordu insanlığın ve kentlerin üzerine...


Yazının Tüm hakları korunmaktadır